Son yıllarda, gelişmiş tedavi yöntemleri ve ilaçlar sayesinde, meme kanserinin tedavisi her hastanın özel ihtiyaçlarına göre uyarlanmıştır. Aşağıda verilen tedavi yöntemleri genel bilgiler sunmakta olup, hangi tedavi şeklinin hangi aşamada uygulanacağı konusunda doktorunuzun tavsiyelerine uymanız önemlidir.Adana’da hizmet veren genel cerrahi doktoru Opr. Dr. Metin Altınkaya meme kanseri tedavi yöntemlerini ve nasıl uygulandığını anlattı.
Kanserle mücadeledeki ilk aşama genellikle cerrahidir.
Tedavi süreci, genellikle hastaların kanserli dokusunun cerrahi yöntemle çıkarılmasıyla başlar. Gerekli durumlarda, sentinel lenf nodu biyopsisi uygulanır. Gerekirse koltuk altı lenf bezleri de temizlenir.
Meme kanseri tedavisinde günümüzde çeşitli cerrahi teknikler mevcuttur.
Bu yöntemler, iki ana kategoriye ayrılır: biri memeyi korumaya yönelik olanlar, diğeri ise memenin tamamını almayı hedefleyenlerdir. Son yıllardaki tıbbi gelişmeler sayesinde, sadece kanserli alanın çıkarılması ve memenin korunması mümkün hale gelmiş; koltuk altındaki lenf bezlerinden örnekleme ile hastalar benzer başarılı sonuçlar elde ederek aynı gün evlerine dönebilmişlerdir. Tamamen çıkarılması gereken durumlarda, yeniden meme onarımı plastik cerrahi teknikleri ile yapılabilmektedir.
Meme kanserinde yalnızca kanserli kitleyi çıkaran cerrahi teknikler, genellikle "meme koruyucu cerrahi" olarak tanımlanır. Etrafındaki sağlıklı meme dokusuyla birlikte alınan kanserli doku, "lumpektomi" olarak adlandırılırken; daha geniş bir sağlıklı doku kesildiğinde bu işleme "segmental mastektomi" denir.
Hedefli ve hassas tıbbi tedavi seçenekleri, normal hücrelerin kanser hücrelerine dönüşmesinin, DNA üzerindeki genetik dizinin değişimiyle gerçekleştiğini ve bunun sonucunda hücrelerin kontrolsüzce büyüyüp çevre dokulara zarar vermesiyle oluştuğunu gösterir. Bu genetik değişiklikler gelecek nesillere aktarılmadığı için somatik mutasyonlar olarak tanımlanır. Kanser, somatik hücrelerdeki genetik anormallikler nedeniyle bu şekilde sınıflandırılmaktadır.
Her kanser türü kendine özgü farklılıklar barındırdığından, bu özelliklerin dikkate alınması önemlidir. Bazı genetik değişiklikler hedef alınarak, daha az yan etki gösteren ve daha etkili tedavi yöntemleri geliştirilebilir. Kapsamlı tümör profilleme, hangi hedefli ilacın uygun olduğunu, hangi kemoterapinin etkili olmayacağını ve olası klinik araştırmaları belirlemeye yardımcı olur.
Son yıllarda, başarılı sonuçlar alınan akıllı ilaçlar ve immünoterapi uygulamaları, kapsamlı tümör profilleme ile mümkün hale gelmiştir. Tıbbi kılavuzların yetersiz kaldığı karmaşık vakalarda, hekimlerin tedavi seçeneklerini artırmak için endikasyon dışı ilaç kullanımı bu yöntemle sağlanabilir.
Cerrahi işlem sonrasında kalan kanser hücrelerini ortadan kaldırmak için, X-ışınları (röntgen ışınları) meme ve koltuk altı bölgelerine yönlendirilerek ışın tedavisi uygulanır.
En yaygın tedavi yöntemi dışarıdan ışınlama (external beam radiation) olarak bilinir. Bu işlem, operasyondan sonraki 4-6 hafta boyunca gerçekleştirilir.
Dışarıdan tüm meme ve gerektiğinde koltuk altı hedef alınarak, özel bir lineer akseleratör ile ışınlama uygulanır. Genellikle haftada 5 gün, toplam 4-6 hafta boyunca uygulanır.
Radyoterapinin yan etkileri arasında, tedavi alan kadınların çoğunun halsizlik hissetmesi vardır. Ayrıca, memede şişlik ve ağırlık hissi de görülebilir. Tedavi edilen bölgedeki cilt, güneş yanığına benzer bir renk alabilir. Bu yan etkiler genellikle bir yıl içinde kendiliğinden kaybolur ve sağlıklı dokulara minimum zarar verilerek bu etkiler en aza indirgenir.
Bunun yanı sıra, meme kanseri tedavisinde Hipofraksiyonasyon yöntemi ile daha az seansla optimize edilmiş ve erken tedavi sağlanabilmektedir.
Kanser hücrelerini yok etmeyi amaçlayan ilaçlar kullanılarak bu tedavi yöntemi uygulanır. Ağız yoluyla veya damardan verilen bu ilaçlar, vücuda yayılarak etkisini gösterir. Genellikle, birden fazla ilacın birlikte kullanılması daha etkili sonuçlar sağladığı için çeşitli kombinasyonlar tercih edilir.
Genellikle 4 ila 6 seans şeklinde uygulanan kemoterapi, her seans arasında yaklaşık 3 hafta süren bir bekleme dönemine sahiptir. Bu durum, toplamda 3 ile 5 aylık bir kemoterapi süresi anlamına gelir.
Bazı vakalarda, cerrahi tedaviye ek olarak ilaç tedavisi yapılması da gerekebilir. Cerrahiden sonraki kontrollerde, vücutta herhangi bir kanser kalmamasına rağmen koruyucu bir önlem olarak bir süre ilaç tedavisi uygulanabilir; bu duruma adjuvan kemoterapi denir.
Evre 3 kanseri bulunan hastalarda ise, tümörün boyutunu küçültmek ve cerrahi müdahaleye uygun hale getirmek amacıyla neoadjuvan kemoterapi uygulanır. Bu yaklaşımın bir avantajı, tümör üzerindeki tedavi etkinliğinin izlenebilmesidir.
Bazı meme kanseri hücreleri, hormon reseptörleri aracılığıyla östrojene tepki verebilir hale gelebilir. Yani, östrojen hormonu bu hücrelerin büyümesini ve çoğalmasını destekleyebilir. Hormon tedavisinin hedefi, östrojen reseptörü bulunan ve bu hormona tepki veren kanser türlerinde, östrojenin etkisini yok ederek kanserin gelişimini durdurmaktır.
Her gün kanserli veya enfekte hücreleri tanıyıp yok etme işlevini üstlenen bağışıklık sistemi, bu süreçte önemli bir rol oynar. İmmün hücreler, bağışıklık kontrol noktası mekanizması sayesinde sağlıklı hücrelerle hasta hücreler arasındaki ayrımı yapar. Ancak kanserli hücreler, bu mekanizmayı kendi yararlarına kullanarak bağışıklık sisteminden kaçabilir veya hücreler arası iletişimle immünoterapi hücrelerin dokuya girmesini engelleyebilir. Bu noktada bağışıklık kontrol noktası inhibitörleri, kanserin bağışıklık sistemi tarafından görünür hale gelmesini sağlayarak hastalığın hızla yok edilmesine katkıda bulunabilir. Fakat bu kontrol mekanizmasının aşılması, otoimmün etkiler oluşturabilir. Yan etkiler ve tedavi uygunluğu konusunda bilgi almak için mutlaka doktorunuza başvurun.
Copyright © 2025 Op. Dr. Metin Altınkaya Tüm Hakları Saklıdır.